“Küstüm” diye çok meşhur olan bir şarkı vardı. İlk çıktığında bir tanıdığım “Bu şarkı tutar çünkü bizim toplumumuz küslüğü sever” demişti. Gerçekten dediği oldu hatta şarkıcısı bu isimle anılır hale geldi.
Küsmek toplumumuzun vazgeçilmez ve aslında içten içe sevilen duygularından biri. Bunun en önemli sebebi de bilerek ve isteyerek iletişim kanallarının kapatılması, karşısındakine karşı tabiri caizse kör ve sağır olunmasıdır.
İnsan olan her yerde hatta “bu konuda olmaz” ya da “burada olmaz” dediğiniz her durumda insanımız küsmeye dünden razıdır. Gelecek nesillerimizin emanetçisi olan ülke idarecilerimizde de aynı hareket tarzını sıklıkla görmekteyiz. En etkili küslüklerden biri de yeni parti kurduran küslüklerdir. Bunlar genelde muhterislerin –kimi zaman da kifayetsiz muhterislerin– genel başkan olma heveslerinden kaynaklanmaktadır. Bu kişiler için davalar, inançlar değil şahsi ikballer ön plandadır.
Yeni kurulan partilerin liderleri, ayrıldıkları partilerde istedikleri makamlara ulaşamadıkları için duydukları öfkeyle ilk önce geldikleri partiye bindirmeye başlarlar. Çünkü hazır partinin ve teşkilatın başına geçip hükmetmek varken her türlü maddi ve manevi zorluğun içerisine girmiş ve yeni bir düzen kurmanın mücadelesini vermiştir. İç veya dış bir takım güçler, oluşumlar vs. kendisini destekliyorsa her şey çok kolay olur, tüm medya onlara çalışır, kaynağı belli olmayan paralar su gibi onlara akıverir hatta yabancı liderlerden istenen randevular en hızlı şekilde kabul edilir.
Ülkemizde belli başlı siyasi görüşler ve bunları temsil eden partiler mevcut. Siyasi görüşler kimi zaman birbirine benzese de öne çıkan söylem ve duruşlar aralarındaki farkı ortaya çıkarmaktadır. Bu temel partilerde genel başkanlık emeline ulaşamayanların ayrılarak kurduğu küstüm partileri de temel partilerin destekçilerini kendi tarafına çekmek için hemen hemen aynı söylemleri devam ettirmektedirler.
Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde ismini dahi şu anda hatırlayamadığımız çok sayıda küstüm partileri kurulmuş ve akabinde siyaset sahnesinden yok olup gitmişlerdir. Günümüze baktığımızda Saadet Partisi’nin küstüm partileri AK Parti ve Yeniden Refah Partisi, CHP’nin küstüm partisi Memleket Partisi, MHP’nin küstüm partileri İyi Parti ve Büyük Birlik Partisi’dir.
Kimi küstüm partisinin alt küstüm partisi de vardır. AK Parti’nin alt küstüm partileri Deva Partisi ve Gelecek Partisi’dir, İyi Parti’nin alt küstüm partisi Zafer Partisi’dir.
Küstüm partilerinin en dikkat çekenlerinden biri İyi Parti’dir, öyle ki parti ilk kurulduğunda genel başkanı kendi partisine bile küsmüştür, sonra içinde yer aldığı ittifaka küsmüştür, kendisini Meclise sokan partiye küsmüştür ve en sonunda kendi partisinde yer alan muhaliflere küsmüştür.
Küstüm partilerinin davası taklitçi bir yapıya dayanır. Genel başkanları ile kaimdirler, dava değil kişi peşinden gidilen partiler oldukları için kurucu genel başkanları başlarındaysa o partiler de vardır, yoksa o partiler de zamanla yok olur giderler. Zaten başlarındaki kişiler ihtirasları sebebi ile o partileri kurup başlarına geçtikleri için başkasına yar olsun da istemezler ve kendilerinin o partilerden gönderilme riskleri ortaya çıkarsa tabiri caiz ise dinamitleri partinin altına yerleştiriverirler.
Elbette ülkemizde yeni partiler kurulmalıdır, yeni fikirler hayat bulmalı ve savunulmalıdır. Ancak yenilik getirmeyen veya içinde bulunduğu görüşe samimi bir muhalefet ile değil de şahsi meseleler ile kurulan partiler insanımızın vaktini, enerjisini, emeğini, maddi kaynaklarını kısacası geleceğini çalan suni partilerdir.