Son yıllarda özellikle son zamanlarda ülkece yaşadığımız olaylar bizi derinden sarsıyor ve üzüyor. Hangisini takip edip hangisine üzüleceğimizi şaşırdık.
Yanan ormanlarımız; hem de ülkenin her yerinde aynı zamanlarda. Ne tesadüf değil mi? Yanan ormanlarımızla birlikte geleceğimiz de yanıyor farkında mısınız?
Ormanlar yağışı etkiliyor, suyu süzüyor, toprağı taze tutuyor. Daha da önemlisi ormanlar gezegenimizin akciğerleri. Karbondioksit ve iklim değişikliğine neden olan diğer sera gazlarını emiyorlar. Üstelik kâğıt, inşaat malzemesi, gıda, ilaç ve soluduğumuz hava da dahil bize birçok kaynak sağlıyorlar.
Bunları zaten biliyoruz dediğinizi duyar gibiyim.
Peki neden iklim krizi, su krizi yaşıyoruz?
Neden ülkemiz çölleşmeye başladı?
Kaç tane gölü kuruttuk?
Ya da orman yangınlarında ölen bunca can? Ha pardon; öldü değil, telef oldu diyeceğiz değil mi?
Ne tesadüf İklim yasası kanunu çıktı yakın zamanda meclisten... İtfaiyecilerimiz ve gönüllülerimiz ölüyor neden? Üzerlerinde korunaklı kıyafetler olmadığı için.
Yangın uçakları, personel, teçhizat yeterli olsa çevre halkı damacanayla su taşır mıydı? Hangi yüzyılda yaşıyoruz. Çok doğru bir cümledir; bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede yaşayan insanların nasıl öldüğüne bakın...
İnsan ve diğer canların hayatı bu kadar ucuz olabilir mi? Ama şunu unutmamalıyız. Son ağaç kesildiğinde,son nehir zehirlendiğinde ve son balık yakalandığında insanoğlu paranın yenmediğini anlayacak. Doğa insana değil, insan doğaya muhtaç. Umarım geç kalmayız, umarım...
Kadın cinayetleri neden bu kadar arttı? Hiç düşündünüz mü? Kadın eşinden ya da erkek arkadaşından ayrılamaz mı? Ya da bir erkeğe güvenemez mi? Neyin kafasını yaşıyorsun karşı cinsim, açıkçası merak ediyorum.
Muhtemelen cezai yaptırımları az buluyorsun ya da okullarda ahlak dersine girmemiş insansılardan olduğunu bilmiyorsun.
Sadece kadına şiddet uygulanmıyor ki! Bir çok köşede annelerin ağladığına şahit olabilirsiniz ya da medyada haber olarak duyabilirsiniz.
Cep harçlığını çıkarmak için kuryelik yaparken, bir pazarda yürürken öldürülen çocuklar, halıya sarılıp denize atılan genç kızımız ya da küçük Narinimiz...Suçları neydi? Neden öldüler? Biz ne ara bu kadar kötü olduk?
Trafikte seyir halinde bile en ufacık sorunda öfke patlamaları yaşayan insanlarla dolup taştı çevremiz.
Askerlerimiz ya savaşta ya da çatışmada şehit olurlar. Ama yakın zamanda mağaradaki metan gazından zehirlenerek ölen 12 şehidimiz var. O mağarada metan gazı olma ihtimali düşünülüp gerekli güvenlik önlemleri neden alınmadı? Ya da susuzluktan neden ölsün benim askerim?
Büyükşehir Belediyelerine yapılan operasyonlar .Acaba sadece muhalif belediyelerde mi yolsuzluk ve suç unsurları var?
Ya emeklilere ne demeli? Açlık sınırı 26 bine, yoksulluk sınırı 85 bine dayandığı bir ekonomide emeklilerin bir çoğu açlık sınırının altında maaş alıyor. Onlar bunu yaşamak için emekli olduklarını düşünmüyorum.Ya da herkes bir gün emekli olacağını unuttu.
Son zamanlarda ülkece bir kurtuluş savaşında gibi hissediyorum. Bir çok cephede mücadele halindeyiz. Nereye koşacağımızı,neyi kurtaracağımızı daha doğrusu neye yetişeceğimizi bilemez olduk.
Bir çok kişide anksiyete var. Tabiki bugünlerde geçecek. Ama nasıl geçecek önemli olan bu. Ders alacak mıyız yoksa yine hafızasızlığımın bedelini hep ağırmı ödeyeceğiz."Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" mi diyeceğiz yoksa kaderciliğe oynayıp öbür dünyayamı yatırım yapacağız.
Yani sözün kısası çocuklarımıza gelecek bırakacakmıyız?
Unutmayın bu dünya bizim değil; biz bizden büyüklerden emanet aldık ve çocuklarımıza emanet edeceğiz.
Böyle mi emanet edeceğiz? Sözün sonu yine dönüp dolaşıp cehalete yani eğitimsizliğe geliyor.
Eğitim azizim Eğitim...
Yorum Yazın